Jessica Stoller: Kurdaleler ve Fiyonklar
"Dünyanın mevcut durumu her geçen gün daha da yıldırıcı geliyor. Çalışmalarım, malzemenin anlam çağrıştırması ve dünyada görmek istediğim şeyi yaratması için sığınak görevi görüyor." Jessica Stoller
Çağdaş kadın meseleleriyle bağlantı kurduğu kompozisyonlarda kullandığı yöntemlerle mizahtan kedere dönüştüren sanatçı Jessica Stoller...Seramik ve porselen konusunda uzmanlaşmış bir heykeltıraş olan Jessica Stoller, kırılganlıkları ürkütücü özelliklerle birleştirerek oluşturduğu kitsch sanat eserlerini izleyicisine sunmaktadır.Bu heykellerin kadınlığı tehdit eden tavrı izleyici cezbederek şaşkınlığa uğramaktadır. Stoller'in oluşturduğu kadınlık, tamamen kontrolün ve ataerkil gücün dışında var olur ve kadınların mücadele etmesi gereken sosyal normların üstesinden gelir. Sanatçının, çeşitli vücut kısımlarını tatlılar ve çiçeklerle harmanladığı seramik çalışmaları, garip konularıyla izleyiciyi cezbederek, formların ötesini görmesi için davet görevi görmektedir. Kadın sanatçının sanat dünyasındaki rolü ve kadınlık gibi konuları ele alan sanatçının eserleri Feminen Grotesk türünün bir parçasıdır.
Stoller`ın sanatını mükemmel bir şekilde tanımlayan bu heykellerle kadınlığın tasvirini kendi diliyle yorumlayarak bozuma uğratmış ve altüst etmiştir.Porselen ve dantelin hem görsel dilini hem de tarihsel ağırlığının güzelliğini kadınsı bir cinselliği tasvir etmek için kullanan Stoller, kadınlığı ve kadınlığın inşasını sorgulamaktadır.Kadınlık ve kadın cinselliğinin abartılı bir şekilde yorumlayarak kadınlığı en korkunç ve tehdit edici sınırlarına götüren sanatçı, iğrençlik alanı girmektedir. Ortaya çıkan işler, güzellik ve bedensel iğrençlik arasındaki çizgileri bulanıklaştıran güçlü bir karşıtlık duygusunun somutlaşmış hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Stoller kadın vücudunu idealize dünyayı keşfetmenin bir aracı olarak kullanırken kültürel çizgiler ve tarihin görüntülerini grotesk olarak izleyiciye sunmaktadır. Sembolik dişinin kültürel, tarihsel ve bedensel senteziyle feminist dilin; yıkıcılık, meydan okumaya dayalı çalışmalarında bağlamların genişlemesine izin veriyor. "Bağlamlar, görüntüleri ve nesneleri incelenmeye değer kılan kavramsal bağlantıları sağlar ve bir sanat eserinin biçimi, işlevi veya sembolik anlamı kadar bir parçasıdır. Görüntünün tasvir ettiği bir hikaye gibi, fiziksel nesneye esnek bir şekilde bağlanmış bir anlatı türüdür (Freddman, 2003, s. 51)". Sanatçının da ifade ettiği gibi, "çalışmalarımda yiyecek kullanımının vanitas resminden, feminist sanattan ve kilin işlevsel bir kap olarak geniş kullanımına kadar birçok geleneğe bağlı olduğunu düşünüyorum".Çalışmalarını 18. yüzyıl mahkemelerinin büyük yemek vitrinlerini süsleyen alegorik figürler ve ayrıntılı sahneler olarak modellemektedir. Sömürgeciliğin bir sonucu olarak şeker daha fazla elde edilebilir hale geldikçe, porselen zenginlik ve lezzeti ifade eden; benzer şekillerde sergilenen ve arzulanan malzeme haline geldi. Bu nedenle, tatlıların fazlalığı, ataerkillik, emperyalizm ve nihayetinde söz konusu belirteçlerin çalışma yoluyla altüst olmasıyla bağlantılı birçok karmaşık anlam kazanır. Aynı zamanda şekerin "dişileştirilmesi" ve bir zamanlar her yerde bulunmasının artık zenginlik ve erkek gücüne bağlı olmadığı fikirleri ile de ilgileniyorum. "Dişileştirildi". Daha sonra 19. yüzyılın sonlarında, anlamsız ve değersiz olduğu ima edilen alt metniyle, doğuştan cinsiyetleriyle bağlantılı olarak satıldı ve pazarlandı [1].
Yorumlar
Yorum Gönder